Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir.
Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir.
29 Ekim günü Türk Ocağı'nda verilen baloya katılan Atatürk'e Associated Press Muhabiri Amerikalı Miss Dorothy Ring sorar:
Türkiye hangi bakımlardan Amerikanlaşacak?
Atatürk bu cevabı verir.
Dünya insanlar için bir imtihan yeridir. İmtihan edilen insanın her soruya pek uygun cevap vermesi mümkün olmayabilir.
Fakat düşünmelidir ki, hüküm, cevapların bütününden ortaya çıkan neticeye göre verilir.
Bu teoriyi kabul ettikten sonra beni bazı noktalarda zayıf veya noksan bulmakla beraber hemen menfi hüküm vermekte acelecilik göstermez ve Cevdet Bey'in mektubunda yer bulan satırlarınız başka manada kelimelerden oluşurdu.
Atatürk'ün Madam Corinne'e mektubu
Not: Bu paragraf 1914 yılında harf devriminden yıllar önce Latin harfleriyle yazılmıştır.
Bizim milletimiz elbette dünyanın takdirlerine liyakat kazanmış bir toplumdur.
Fakat onu layık olduğu şeref mertebesine ulaştıracak sizlersiniz.
Millet, memleket, Cumhuriyet sizden yüksek hizmet beklemektedir.
Siz faaliyete geçtikten sonradır ki, milletin azami kabiliyeti fiiliyata dönüşmüş olacaktır.
Fransızları hoş tutmakla ne kazanacağımıza akıl erdiremiyorum.
Batı zihniyeti dalkavukluk ve riyakarlık, hele zulüm görmüş bir milletten gelirse, o milletin yaşamak hakkı olmadığına hükmeder.
Tersine ahlaksızlık ve zulme karşı avazımız çıktığı kadar haykırmalıyız.
Avrupa'ya yaşamaya hakkımız olduğunu anlatmalıyız. Sizler de bu yolda yürüyünüz.
İstanbul'da Kuvay-i Milliye öncülüğü yapanlar bile Urfa, Maraş ve Antep'i alan Fransızlara hoş görünmek gerektiğini öğüt veriyordu.
Atatürk onlara bu cevabı vermişti.
Düşman devletler Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecavüz halinde; imhaya ve parçalamaya karar vermişler.Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor.
Hükümeti de aynı halde. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan millet karanlık ve belirsizlik içinde tecelliyatı beklemekte. Felaketin dehşet ve ağırlığını idrake başlayanlar, bulundukları muhit ve hissedebildikleri tesirlere göre kurtuluş çaresi gördükleri tedbirlere başvurmakta.
Ordu, ismi var cismi yok bir halde.
Kumandanlar ve subaylar, Harbi Umumi'nin bunca mihnet ve meşakkatleriyle yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle içleri kan ağlamakta, gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumu kenarında kafaları çare, kurtuluş çaresi aramakla meşgul...
Atatürk, Nutuk'ta Samsun'a çıktığında genel manzarayı özetliyor.